Yaşamının her anını ülkesine ve insanlığa hizmet için adamış çok özel bir insan: Hilmi Dulkadir | MERSİN X

Yaşamının her anını ülkesine ve insanlığa hizmet için adamış çok özel bir insan: Hilmi Dulkadir

Yaşamının her anını ülkesine ve insanlığa  hizmet için adamış çok özel bir insan: Hilmi Dulkadir mersinx.com.tr

Kendisini ‘Sıradan ama duyarlı bir vatandaşım’ diye tanımlayan Hilmi Dulkadir, yaptıklarıyla hiç te sıradan birisi olmadığını gözler önüne seriyor. Mersin’in kültür hayatına yaptığı katkılar, onu çok öte bir konuma taşıyor. Malatya’da başlayan eğitim aşkının peşinden Mersin’e gelen Dulkadir’i kentin efsanelerinden birisi haline getiren yaşam mücadelesi adeta bir motivasyon öyküsü gibi…

Mersin eğitimine verdiği katkıların yanı sıra kültürel araştırmaları ve kadınların ekonomik kalkınmasına yaptığı desteklerle adını duyuran Hilmi Dulkadir, yaşamına dair çok önemli ipuçları verdi. Ülkesine olan sevdasını hizmet aşkı olarak taçlandıran ve sayısız ödüle sahip olan Dulkadir, mütevazi kişiliği ve çalışma azmiyle tüm insanlara örnek olabilecek muhteşem bir model olarak duruyor. 

“Sıradan Bir İnsanım. Yapmam Gerekeni Yaptım”
“Ben kendimi, toplumda yaşayan sıradan ancak duyarlı bir vatandaş olarak tanımlıyorum” diyen 
Hilmi Dulkadir, “Herkes beni tanık olduğu ölçüde tanıyor. Ben kendimi, toplumda yaşayan sıradan ancak duyarlı bir vatandaş olarak tanımlıyorum.
Eğitim hayatıma Malatya'da kasabamızda açılan ortaokulda başladım. İdareciler başarılı buldukları için bakanlığa "Bu öğrenciyi yatılı okulda okutun" diye yazı yazmışlardı. Daha sonra Tokat Yatılı İlköğretmen Okulu'nda 4 yıl eğitim aldım ve ilkokul öğretmeni olarak atandım.
Mut ilçesinin Yalnızca köyüne atandığımda, Yörük yaşamının en otantik örnekleriyle karşılaştım. Köy halk oyunlarını derledim, el sanatlarını çalıştım. Bu çalışmalarım sırasında il milli eğitim yetkilileri beni fark etti ve Suçatı İlköğretim Okulu'na müdür yardımcısı olarak atandım. Daha sonra 12 Eylül döneminde Halk Eğitim Müdürü oldum.
Bu görevim sırasında Karacaoğlan üzerine çalışmalar yaptım. Yörüklerin Aydıncık'tan Seydişehir ve Beyşehir'e uzanan göçlerini takip ettim, günlükler tuttum, notlar aldım. Aynı zamanda dışarıdan İktisat Fakültesi'ni bitirdim, eğitim ön lisansı yaptım ve daha sonra Erciyes Üniversitesi'nde yüksek lisansımı tamamladım. Şehrin kültürü beni adım adım yeni arayışlara yöneltti” dedi. 

Halk Eğitimde Devrim Gibi Çalışmalar
1970'lerde Halk Eğitim Merkezi Müdürü olarak başladığı görevde, geleneksel el sanatlarını canlandırmak için projeler üretti. Mut'ta doğal boyalı kilimleri yeniden hayata geçirdi, laboratuvar testleriyle kaliteyi kanıtladı. "Valiye 'Bana 15 bin lira borç verin, yüzlerce kadına istihdam sağlayayım' dedim" diye anlatıyor o günleri.

Vakko ile Tarihi Anlaşma 
İstanbul'da Vakko mağazasında gördüğü kilimlerden ilham alarak Mersin'de üretime başladı. Vitali Hakko ile yaptığı görüşme sonucu haftalık 20 bin adetlik sipariş almayı başardı. "500 kadın çalıştırdık, iki minibüs ve bir kamyon aldık" diyor gururla.

Kültür ve Sanata Adanmışlık
Mersin'de çıkardığı İçel Kültürü dergisi, düzenlediği Karacaoğlan Şenlikleri ve halk müziği korolarıyla kentin kültür hayatına damga vurdu. "Nusret Mayın Gemisi'ni müze yapma fikrimle denize çelenk bıraktığım için tehdit aldım" diye ekliyor gülümseyerek.

Eğitimde Yenilikçi Projeler
AB fonlarıyla hayata geçirdiği projeler, mikro kredi uygulamaları ve gebe eğitim merkezi gibi çalışmalarıyla Türkiye'de örnek gösterildi. "Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in özel ödeneğini alarak Güneş Mahallesi'nde kreşli, aşçılık kurslu bir merkez kurduk" diye anlatıyor.

"Daha Fazla Hizmet Etmek İstedim, 
Ama Görev Vermediler"
En verimli olduğunu düşündüğü çağlarda görev verilmemesi nedeniyle işlevsiz kaldığından yakınan Dulkadir, “Mersin İl Özel İdare'de Daire Başkanı olarak görev yaptığım dönemin ardından, Burhanettin Kocamaz Bey'in büyükşehir belediye başkanı olmasıyla birlikte kurumumuzun büyükşehir yapılanmasına geçiş sürecini yaşadık. Ne yazık ki bu geçişte bana yeni bir görev verilmedi. Kendimi adeta işe yaramaz bir şekilde kenara atılmış hissettim. Bu durum beni derinden üzdü ve sağlığımı da olumsuz etkiledi. Ayaklarımdaki rahatsızlık iyice artarak vücudumu taşıyamaz hale geldim. Bu nedenle İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi'nde bir süre tedavi gördüm.
Aslında kanunlar, benim gibi daire başkanlarının yeni yapılanmada da aynı unvanla görevlendirilmesini öngörüyordu. Kültür Dairesi Başkanlığı'nı üstlenmeyi çok istiyordum. Ancak bu göreve şehir dışından bir isim getirildi. Bu durum beni fazlasıyla üzdü, çünkü orada da çok güzel işler yapabileceğime inanıyordum.
Sonraki dönemlerde de seçilen belediyede herhangi bir görev teklif edilmediği için emekli olmak zorunda kaldım. Ancak şunu belirtmeliyim ki, emekli olduktan sonra bile boş durmadım. Topluma hizmet etmek için çabalarımı sürdürdüm” dedi.
“Bürokratik Zihniyetin Sınırlarını Aşmak"
Hilmi Dulkadir, Mersin Balıkçı Barınağında çürümeye terkedilen Çanakkale Savaşının kahramanı Nusret Mayın gemisini kurtarma öyküsünü de, "Katı bürokratik anlayışla hareket edildiğinde bir şeyler başarmak mümkün olmuyor. Bazen sınırları zorlamak gerekiyor. Nusret Mayın Gemisi'nin balıkçı barınağında paslanmış halini her gördüğümde içim sızlıyordu. Bir Çanakkale kutlaması günü, tüm öğretmenlerle birlikte büyük bir çelenk hazırlayıp geminin bulunduğu yere gittik. Orada yaptığım konuşmada, geminin restore edilerek Çanakkale ruhunu yaşatacak şekilde elektronik donanımla müze haline getirilmesini önerdim ve çelengimizi denize bıraktık. 
Ertesi gün Garnizon Komutanından gelen bir telefonla sarsıldım. 'Sen kimsin, haddini bil! Yok ederiz seni!' gibi ağır tehditler içeren sözler duydum. Küçük bir bürokrat olarak en üst makamlardan böyle bir ikaz almak beni derinden üzdü. Durumu, tanıdığım bir Jandarma Albayı'na anlattım. Albay ilgili birimle görüştü ancak bana 'Bir şey yok, işine devam et' diyerek geçiştirdi. Ne olduğunu hala tam olarak anlayamadım. Ama görüşme taleplerimi asla kabul etmedi. 
Aradan bir süre geçtikten sonra Ankara'dan bir grup subay halkın eğitimiyle ilgili bir araştırma yapmak için geldi. Bir şekilde Halk Eğitim Merkezimizin çalışmalarını görmüşler ve çok beğendiler. Sonra yaşadığım olayı duymuşlar ve 'Hocam çalışmalarınıza devam edin. Tam da istediğimiz şey böyle bir modeldi' diyerek gittiler. Birkaç gün sonra da telefonlarıma çıkmayan Garnizon Komutanı beni yemeğe davet etti” şeklinde anlattı.

"Bir Ayakkabı Yüzünden 
Vatan Hainliği Suçlaması"
Dulkadir, başından geçen başka bir ilginç olayı da şöyle anlattı:
“Valiliğin düzenlediği resmi bir törende, Halk Eğitim Merkezi'nin halk oyunları ekibinin bir üyesinin uygun olmayan ayakkabı giydiği görüldü. Amiralin bu durumu fark etmesi üzerine valiye sert bir talimat verildi: "Derhal müdürü görevden alın ve soruşturma açın!"
Valinin telefonundaki ses hâlâ kulaklarımda: "Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına kastediyorsun! Sen bir vatan hainisin!" Bu ağır itham karşısında şok oldum. "Sayın Valim, şaka mı yapıyorsunuz?" diye sormaktan kendimi alamadım. Bir devlet görevlisinin bu denli ağır bir suçlamayı nasıl yapabildiğini anlayamadım.
Ertesi gün müfettişler görevlendirildi. Savunmamı hazırladım ve resmi bir dilekçeyle tüm görevlerimden istifa ettiğimi bildirdim. Valiye hitaben yazdığım dilekçede: "Çocuklarıma vatan hainliği miras bırakamam. Tüm çalışmalarımı toplayıp basın önünde anlatacağım ve Atatürk Parkı'nda denize atacağım" ifadelerini kullandım.
Vali, "Ben hallederim" diyerek konuyu kapatmaya çalıştı. Ancak birkaç gün sonra müfettişler tekrar geldi. Eksik belgeler tamamlandı ve savunmalar verildi. Çok şükür olayın doğru olmadığı anlaşıldı. İçimde hiçbir yanlış fikir taşımadığıma inanıyorum. Bu süreçte ancak Allah'ın yardımıyla ayakta kalabildim.”

Keşke Şöyle Yapsaydım Dediği Oldu mu?
Sürekli bürokratik sancılarla boğuşmak durumunda kaldığına vurgu yapan Dulkadir, “"Aslında olması gereken her şeyi yaptığıma inanıyorum. Tüm bu çalışmaları organize ederken asıl görevlerimi de ihmal etmedim. Örneğin, görevden alınıp ilkokula gönderildiğim dönemde, Mersin Halk Eğitim Merkezi'ne 78 bakanlık müfettişi geldi ve detaylı incelemeler yaptı. Ayrıldıktan sonra hazırladıkları raporda, merkezimizi 'Türkiye'nin en iyi halk eğitim merkezlerinden biri' olarak tavsiye ettiler. Bu benim için büyük bir onurdu. Dolayısıyla hem kişisel olarak hem de kurum adına üzerime düşen her şeyi eksiksiz yaptığımı düşünüyorum" diye konuştu.

Bir Ömürlük Birikim Kişisel Kütüphanede
Evinin altındaki kütüphanesinde Osmanlı kanunnamelerinden Tahtacı Türkmenlerinin cönklerine kadar binlerce eser bulunuyor. "Ortaokuldan beri biriktirdiğim kitaplar, derlemeler ve diapozitiflerle dolu bir hayat" diye tanımlıyor bu birikimi.

“Mersin'e Hizmet Etmek Benim İçin Bir Şeref”
"Bazılarına göre Tabii Boş işlerle uğraşıyoruz. Bana göre 'dünyanın en güzel işlerini yapıyorum hizmet ediyorum' diye düşünüyorum Çocuklarımdan özür diliyorum, onlara zaman ayıramadım" diyen Dulkadir, "Ama bu şehre hizmet etmek en büyük şerefti" diye ekliyor. Türk Halk Kültürüne Hizmet Ödülü sahibi Dulkadir, şimdi Arap Alevi kültürü üzerine iki ciltlik yeni bir çalış-ma hazırlıyor.
söyleşiyi www.mersinli.net’ten izleyebilirsniz.